“Mış” gibi Yapmak

Algıların, hakikatin yerini aldığı bir çağda yaşıyoruz. Toplumda algıların oluşturulup yerleşmesi için ise imaj ve görsel temsillere ihtiyaç duyuluyor. Bu illüzyonu, sahteciliği, aldatmayı hemen hemen herkes yapıyor. Bazen bireysel bazen ise örgütsel yapılar bu kandırmaca oyununa başvuruyor. Dolayısıyla günümüzde güvenin yerini, hızlı bir şekilde şüphecilik dolduruyor ve bunun doğal bir sonucu olarak kaygı ve korkular, başat duygular olarak toplumda yer buluyor.  

Her ne kadar gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kimilerine göre kötü bir huyu olsa da amansız bir mücadele içerisinde olduğu algı ve imajlar önde görünüyor. Göstermek, görünür olmak, izlemek, izlenmek, beğenmek, beğenilmek, onaylamak ve onaylanır olmak eylemleri gündemimizi oluşturuyor. Amaçlar araçlarla yer değiştirmiş durumda.

İyilik ve güzelliği görünür kılmak yerine görünür olanı iyi ve güzelmiş gibi gösterme peşindeyiz. Günümüzde dijital medya sayesinde dünyanın en ücra köşelerini dahi kuşatmış olan bu imaj ve görünür olma hâkimiyeti aynı zamanda güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün, gerçekle sahtenin, var olan ile suretin, hakikat ile "mış gibi"nin yer değiştirdiği büyük bir “algılar çağı” yaratmış durumda.

Algıların çağında “mış” gibi yapmak; en çok, çalışmayan, üretmeyen, emek vermeyen kişi ve kurumların işine geliyor. Algı oluşturmanın en basit yolu görüntü vermekten geçiyor. Fotoğraflar, videolar, izlenceler çoğu zaman gerçekleri göstermek yerine küçük düşünen insanların algılarına (yalanlarına) hizmet ediyor. Bir de bu görüntülerin yanına sayıları eklediğimizde inandırıcılığı artırmış oluyoruz. Aziz Atatürk’ün “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.” şeklinde ifade ettiği bu anlamlı söz, algılar çağında sanki değişmiş gibi “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapmış gibi yapandır.” desek yeridir.

Sayılardan söz etmişken Benjamin Disraeli, üç çeşit yalanın varlığından söz ediyor: “yalan, kuyruklu yalan ve istatistik. Günümüzde çoğu kez sayılar; çalışmış, emek vermiş, üretmiş, başarmış, üzülmüş, sevinmiş, yapmış, etmiş, ağlamış, gülmüş gibi gerçekte olmayıp “olmuş gibi” duygu, düşünce, imaj ve algı yaratmak isteyenlerin imdadına yetişiyor.

Bilimsel yollarla elde edilmiş sayıların ve istatistiğin gücüne inanan bir insanım ancak algılar çağında sayıların rolü biraz değişmiş durumda “mış gibi” yapmayı destekleyen bir veri seti olarak kullanılıyor. Yani istatistik, insanların hakikate değil algılara yönelmesi için bir nevi yalancı şahitlik yapıyor. Bu durum, kişi ve kurumlar için bir hastalık halini aldı. Bir kez daha belirtmek isterim “mış gibi” yapılan istatistiklerden söz ediyorum.

Oysaki hakikat sayılarda değil; güven, doğruluk ve dürüstlüktedir. Başta belirttiğim gibi geç de olsa doğrular gün yüzüne çıkar. Sebat etmek, metanet göstermek doğru olandır. Mış gibi yapmak yerine samimiyetle yol almak başarının en güvenli ve hakiki yoludur. Nitekim 6 yıl geçmiş olmasına rağmen 40. Müslüman olan Hz. Ömer; Hz. İsa ve 12 Havarisi, Rönesans’ın Floransa’sı ve bir avuç sanatçı: Michelangelo, Leonardo, Donatello, Rafael … Nizamiye Medresesi, Anadolu Erenleri, Ahilik Ocağı hakikatin izini sürmüş “mış gibi” değil, yürek ve gönülleriyle insanlık için yanıp tutuşan kişiler ve kurumlar olmuşlardır.

Tüm bunlar bize kalitenin ve doğru olanın “mış gibi” yapmakta değil, samimi olarak çalışmaktan geçtiğini gösteriyor. İnanıyorum ki içinde bulunduğumuz bu algı çağı da bir gün önemini yitirecek ve hakikat güneş gibi doğacak.

Selamlar…

08.10.2024

Bayram ERDEN