Hedefleri Sayılara İndirgemek
Hayatımızı bir düzene koymak ve bunda başarılı olabilmek için “hedef” belirlemenin oldukça önemli olduğunu biliyoruz. İster birey isterse de bir kurum-kuruluş olsun geleceğe dönük doğru hedefler belirlemeden gelişip büyüyemez. Bu duruma psikoloji biliminde “başarı hedefleri” adı verilmiştir ve bu konuda oldukça fazla bilimsel çalışma yürütülmüştür. Ancak hedefleri sadece sayılardan yani nicel özelliklerden ibaret görmek birtakım sorunları da gündeme getirmektedir. Örneğin sınavlardan 90-100 almak, üniversitede, derslerden “A” notuyla geçmek, internette en fazla beğeni alan paylaşımda bulunmak ya da en fazla tıklanan haberi yayınlamak, televizyon programlarında reyting rekorları kırmak ve başarıyı sayılar üzerinden değerlendirmek maalesef birçok olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir.
Nitekim “Campbell Yasası” olarak bilinen görüşe göre “Herhangi bir niceliksel sosyal gösterge toplumsal karar alma sürecinde ne kadar çok kullanılırsa, yolsuzluk baskılarına o kadar çok maruz kalacak ve izlemeyi amaçladığı toplumsal süreçleri çarpıtmaya ve bozmaya o kadar yatkın olacaktır.”
Bunun anlamı eğitim ortamları için şudur: “Eğer akademik ya da eğitsel başarı sadece çoktan seçmeli sınavlar aracılığı ile ölçülmeye çalışılırsa diğer bir deyişle test puanlarında yüksek not almak eğitimin ana hedefi haline getirilirse ortaya temelde iki olumsuz sonucun çıkması muhtemeldir.
Birincisi; eğitim kurumları, öğrenci ve topluma kazandırmak istediği yaşamsal becerilerden uzaklaşır. İkincisi ve daha önemlisi de eğitim ortamlarında işbirliği yerine rekabet, sürecin değil sonucun önemli olduğu ve bu yolda kopya çekmek dahil her türlü etik dışı davranışın normal karşılandığı bir zihniyet yapısı toplumda yerleşik düşünce haline gelebilmektedir. Bu düşünceyi destekleyen görüntüleri ulusal ve uluslararası seçme-yerleştirme sınavlarında çok net bir şekilde görebiliriz. Sınavlara o kadar büyük anlamlar yüklenmiştir ki bu anlam bireylerin kopya çekmek ve emek dışı yollara başvurmak gibi etik dışı davranışlara yönelebilme durumunu da ortaya çıkarmıştır.
Yıllar önce okuduğum bir haberde Hindistan'da milyonlarca öğrencinin girdiği 10. sınıf bitime sınavında, Bihar eyaletinde yaşanan kopya olayında yaklaşık 300 kişi tutuklanmış ve 750 öğrencide okuldan uzaklaştırılmıştı. Bu haberde yer alan örümcek gibi okul duvarlarına tırmanarak öğrencilerine kopya vermek isteyen ailelerin hali, tüm sıcaklığıyla görsel hafızamda yer alıyor.
Diğer taraftan geleneksel ve dijital medyada her şey reyting ve etkileşim almakla eş değer görülmekte buradaki sayısal çoğunluk insan olmanın onurlu ilkelerini yok etmiş, bayağılığı ve çirkinliği popüler yaşamın bir hedefi haline getirmiştir.
Tüm bunlar bize özellikle sosyal ortamlarda ve grup çalışmalarında insanlar için hangi tür hedef ve ölçümlerin önemli olduğunu derin derin düşünmemiz gerektiğini göstermektedir. Çünkü hedeflerin ve sonrasında elde edilecek ödüllerin insan davranışını yönlendirme gücü bulunmaktadır. Özellikle sayılar ve rekabet üzerine kurulmuş hedefler; istenmeyen davranışları ve bencilliği hiç istemesek de ortaya çıkartabilir. Sadece sonuçların ödül getirdiği sayıların değerli görüldüğü ortamlarda güvenin yerini kıskançlık, öfke ve suçluluk duygusu alır. İşbirliğinin yerini rekabet, ayak oyunları ve akran baskısı alır. Dolayısıyla hedefleri, sadece sayılardan ibaret görmek insanların güven duygusunu, yardımlaşmasını ve psikolojik iyiliğini olumsuz etkiler.
Tüm insanlık faaliyetlerinde asıl hedef; öğrenmek, gelişmek ve deneyim kazanmaktır. İnsanın anne karnından ölüme kadar yaşam doyumuna ulaşabilmesi için ve sağlıklı, üretken bireyler olabilmesi için doğru hedefleri belirlememiz gerekmektedir. Bunun için de neyi ölçtüğümüze çok dikkat etmeli neyin değerli olduğunu tekrar tekrar düşünmeliyiz.
Sağlıcakla kalın…
18.12. 2024
Bayram ERDEN