İNSANİYETSİZ İNSANLAR
İnsan, yaşadıklarından arta kalandır. Freud’a göre ise “İnsan, karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır.” Bu iki cümlenin sosyo-kültürel açıdan tek bir özeti var: İnsan, çevresinin bir yaratığıdır. Yani duyu organları aracılığı ile neyi duyar, görür, tadar, koklar ve hissederse ona dönüşür.
Son günlerde yaşadığımız olaylar neticesinde üzüntümüz her geçen gün artıyor. Bu da olmaz canım, denilen her şey bir bir gerçekleşiyor. Olanlar karşısında toplumun şaşkınlık katsayısı giderek artıyor. Ancak ben hiçbir şeye şaşırmıyorum. Çünkü bir eğitim bilimciyim. İnsan, toplum ve davranış ilişkisi hakkında yığınla araştırma okudum. Bu konular hakkında hala okuyup yazıyorum. Bu nedenle olanlara şaşırmıyorum.
Popüler kültürün yarattığı insan bundan daha farksız olamazdı. Televizyon, sinema, müzik, sosyal medya, dergi ve kitaplar… Büyük oranda fonlanıyor, İnsaniyetsiz insanlar türesin diye…
Dolayısıyla vicdansız insanlardan vicdan beklemek ne kadar büyük bir saflık… Çünkü vicdan, insana doğuştan verilen bir özellik değil. Eğitimle, kültürle, yaşantılar aracılığı ile insan yavrusuna özellikle çocukken kazandırılan nitelikler. Bu nedenle karamsar değilim. Toplumda var olan tüm sorunların tek bir çözümü var: Daha nitelikli bir eğitim.
Eğitim bilimlerinin insanın olumlu davranış ve alışkanlıklar kazanması için ortaya koyduğu net bir çıkarım var:
İyi olanı görünür kıl, iyi olmayanı görünmez kıl.
Bugün maalesef başta televizyon, sinema, dizi gibi görsel; Facebook, Instagram, TikTok, X, YouTube ve Snapchat gibi çok büyük çevrimiçi platformlar ve Google, Bing gibi çok büyük arama motorları iyi olanı değil iyi olmayanı görünür kılmak istiyorlar. Nitekim bunu net bir şekilde fark eden Avrupa Birliği (AB), Dijital Hizmetler Yasası'yla interneti daha güvenli bir ortama dönüştürmek adına sosyal medya platformları, e-ticaret şirketleri ve arama motorlarına birtakım zorunluluklar getiriyor.
İndependent Türkçe’de yayınlanan bir makalede “sosyal medya uygulamalarının, şiddet ve istismarın yanı sıra çocukların ruh sağlığına zarar verdiği; depresyon ve anksiyete gibi ruh sağlığı sorunlarının artışıyla ilişkilendiği; gençlerin bu sitelerde geçirdiği vaktin kendine zarar verme veya intihar düşüncelerine zemin hazırladığı” ifade edilmektedir.
Özellikle ergenlik çağındaki kız çocukları, TikTok ve Instagram gibi platformlarda paylaşılan içerikler yüzünden olumsuz bir beden algısına kapılabiliyor ve bu durum yeme bozukluğu gibi ruh sağlığı sorunlarını beraberinde getirebiliyor. ABD Sağlık Dairesi Başkanı Dr. Vivek Murthy, çocukların ruh sağlığına verdiği zararlardan dolayı, sosyal medya platformlarına tütün ürünlerindeki gibi uyarı etiketleri konması çağrısı yapıyor.
Bunların yanı sıra aşırı sosyal medya kullanımının, çocukların beyin gelişiminde ciddi etkiler yaratabilmesi de söz konusu. Ayrıca bu platformlar, çocuk ve gençlerin uykusunu alamamasına bağlı olarak da bilişsel gelişimi olumsuz etkileyebiliyor.
***
Burada, Mevlânâ’nın bir misaliyle anlatımımı sürdürmek istiyorum. Mevlana, talebeleriyle birlikteyken biri siyah biri beyaz kavga eden iki küçük köpek görür. Talebelerine döner: “Bakmasını bilmezseniz iki köpek dövüşüyor sanırsınız. Hangisi bu maçı kazanacak, bilmiyoruz. Diyelim; beyaz köpek iyiyi, siyah köpek de kötüyü temsil etsin. İyi ile kötü kavga ediyor. Hangisi kazanır dersiniz? Sahibi hangisini iyi beslediyse muhakkak o kazanacaktır.” der.
Bugün insanlık olarak kötü köpeği beslediğimiz düşüncesindeyim. Son dönemde bize sunulan içeriklerin önemli bir bölümü kötü köpeği beslemek amacında. Tam burada başa dönerek “İnsan yaşadıklardan arta kalandır.” Sözünü daha iyi anlamaya çalışabiliriz.
En iyi insan bile sürekli kötülüklerin olduğu bir çevrede iyi kalamaz. İçinde bulunduğumuz süreç sürekli olarak nefsi arzularımızı yani siyah köpeği besleme derdinde kalbi duygularımızı yani beyaz köpeği beslemek isteyenlerin sayısı ya da isteği oldukça az. Bu şekilde siyah köpeğin daha da azgınlaşacağı bir hakikat.
Bu nedenle toplumda beyaz köpeği daha fazla görünür kılmamız gerekir. Aksi halde insaniyet duygularını boğan ve onu yaşatmayan yine insanoğlunun kendisi olacaktır.
Selamlar...
20.10.2024
Bayram ERDEN