EĞİTİMDE DUYGULAR
Sözlerime Erasmus'un "Bir ulusun gerçek umudu gençliğinin iyi eğitilmesinde yatar." deyişiyle başlamak istedim.
Bugüne değin eğitim ortamlarında en çok değer gören beceri alanları matematik ve dil becerileri olmuştur. Yani bilişsel beceriler el üstünde tutulmuştur. Bu durum sadece bize özgü olmayıp tüm ülkeler için benzerdir. Oysaki duyguların eğitimi en az matematik ve dil becerileri kadar önemlidir.
Çünkü öğrenme süreci öğrencilerin duygularından bağımsız olarak gerçekleşmez.
Peki duygular eğitilebilir mi ?
Şüphesiz EVET .
Gelişmiş ülkelerde bu beceri alanı Social and Emotional Learning, kısa adı “SEL” olarak nitelendiriliyor. Türkçesi “Sosyal ve Duygusal Öğrenme” alanı olarak ifade edilebilir. İyimserlik, strese dayanıklılık, sabır, öz-denetim, sorumluluk, hoşgörü, yaratıcılık, merak, empati, güven, iş birliği, sosyallik, girişkenlik, enerji ve olumsuz duygularla baş etme gibi beceriler bu öğrenme alanının konusuna girmektedir.
Bu beceriler eğitimle geliştirilebilir özelliklere sahiptir. Dolayısıyla burada sorumluluk başta aile ve okul kurumuna düşmektedir. Ülkemizde bu becerilerin yavrularımıza, öğrencilerimize kazandırılması çabası görece yakın tarihlere denk düşmektedir. Dolayısıyla bu konuda gidecek çok yolumuz bulunmaktadır.
Başta belirttiğim gibi eğitim ortamlarında varsa yoksa bilişsel beceriler yani matematik, dil becerileri vs. Bu kadar yoğun bir eğitim vermemize karşın matematikte öğrencilerimiz başarılı mı sizce? Örneğin: Geçtiğimiz yıl yapılan yüksek öğretime geçiş sınavlarında matematik dersi doğru ortalaması: 40 soruda 7.2. Yani öğrencilerimiz tüm soruları A seçeneği olarak işaretlemiş olsalardı da benzer bir doğru sayısına ulaşabilirlerdi. Çünkü bir ölçme değerlendirme ilkesi olarak bir testte doğru cevaplar seçeneklere eşit şekilde dağıtılmalıdır. Peki eğitim yaşantımızda eksik olan nedir?
DUYGULAR, DUYGULAR, DUYGULAR
İnsan biyolojik olduğu kadar psiko-sosyal bir varlıktır. Diğer bir ifadeyle insanı harekete geçiren güç, çevresiyle girdiği etkileşimlerin sonucunda zihninde oluşan duygu ve düşüncelerdir. Diğer bir ifadeyle insan motivasyon merkezli bir canlıdır.
Değerli Dostlar, bu noktada paylaştığım görseli merak ettiniz değil mi?
Acaba bu grafikler ne anlam ifade ediyor olabilir?
10 ve 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin Sosyal ve Duygusal Becerilerine ilişkin puanlarını karşılaştırmalı olarak göstermektedir.
Tablo iyi incelendiğinde pozitif değerler 15 yaş öğrenci grubu lehine farkları, negatif değerler ise 10 yaş grubu lehine farkları göstermektedir. Tablo yorumlandığında 10 yaş grubundaki öğrencilerin sosyal ve duygusal becerileri 15 yaş grubu öğrencilerden anlamlı ölçüde daha yüksektir. Yani 10 yaşındaki öğrenciler abi ve ablalarına göre hayata karşı daha güvenli, sabırlı, iyimser, enerjik, meraklı, dayanıklı ve daha yüksek motivasyona sahiptir. Ancak bu 15 yaşına gelindiğinde çocuklarımız daha karamsar, umutsuz, neşesiz, meraksız, güvensiz ve daha az iletişim kuran gençler haline dönüşüyor.
Peki, bu araştırma sonuçları şu haklı ve önemli soruyu gündeme getirmektedir:
Ortaokul ve lise sürecinde ne oluyor da 10 yaşındaki öğrenciler 15 yaşına geldiklerinde yukarıda saydığım olumlu duygusal becerilerden gittikçe uzaklaşıyor ve daha kötü hale geliyor?
Bu sorunun cevabını hem merak ediyor hem de böyle bir tartışmanın yararlı sonuçlarının olacağına inanıyorum.
Yazımın son bölümünde sorduğum soruya cevap vermek isteyen olur ve bana yazarsa çok mutlu olurum.
Saygı ve Sevgiler ...
14.10.2024 Bayram ERDEN