Başarı Kültürü
Değerli Dostlar,
“Hayatta nasıl başarılı olunur?” sorusu dünün, bugünün ve yarınlarımızın hiç değişmeden en önemli ve merak edilen sorusu olarak karşımızda duruyor. Hatta çoğu zaman bu soruya daha doğru yanıtlar bulabilmek için kendimize yaşam koçu, mentör, rehber, danışman vb. sıfatları olan yol göstericiler arıyoruz.
Bu arayış içerisinde bizlere söylenen ve artık bir klişe haline gelen bazı cümleleri paylaşmakta yarar var:
“Doğru hedefler belirlemelisin.”
“Azimli olmalısın.”
“İyi odaklanmalı ve iradeni kontrol etmelisin.”
“Motivasyonunu artırmalısın”
“Kendine güvenmeli, başarabileceğine inanmalısın.”
Bu motivasyon cümlelerinin listesini daha fazla da artırabiliriz. Ancak bu telkin, öneri ve öğütler için şu soruyu da sormak yerinde olacaktır.
“Tamam ama Nasıl?
Yukarıda sıraladığım başarı için ifade edilen motivasyon cümlelerin oldukça önemli olduğunu ve hiçbirinin yabana atılacak tavsiyeler olmadığını söyleyebilirim. Ancak bu tavsiyelerin hangi ortamda, kültürde ve ekosistemde hayat bulacağını, yeşereceğini, var olacağını bilmeden ya da işaret etmeden söylenen bu tavsiyeler çok da bir anlam ifade etmeyecektir.
Son dönemde yapılan tüm başarı konulu bilimsel araştırmalar bize başarının bir kültür meselesi olduğunu diğer bir deyişle “alışkanlıklarımızın” bir iz düşümü olduğunu göstermektedir. Gerçek manada bireysel ya da toplumsal olarak sürdürülebilir bir başarı için “başarı kültürü”ne ihtiyaç duyarız. Çalışmayı, azmetmeyi, alın terini, mücadeleyi, iyimserliği, merakı, araştırmayı, hatalardan ders çıkarmayı, sonucu değil süreci önemseyen tüm kültür yapıları başarıya hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak ulaşmışlardır.
Peki !
Başarı Kültürü Nasıl Yaratılır?
Güven inşa ederek, eleştiri ve hataya açık olma özelliğini paylaşarak ve değerli bir amacı grubun tüm üyeleri için anlamlı kılarak başarı kültürü inşa edilebilir.
Ayrıca bu ortamlar aile sıcaklığını, samimiyeti ve güveni içerisinde barındırdığı sürece insanlar için bağımlılığa varan bir huzur hali, birlikte olma hali ve başarılı olma hali oluşturur. Aslında bu durum bizim onların yanında poz kesmeden kendimiz olduğumuz ve yargılanma, küçümsenme gibi psikolojik şiddete uğramadan sadece sen, ben ve o olduğu için değer gördüğümüz ortamlardır. Bu kültür yapıları bizlerin tüm meziyetini, yeteneğini ve potansiyelini açığa çıkarmak için bulunmaz fırsatlardır. Bu tür ortamlar için iyi kimyası olan etki çemberleri adını verebiliriz.
Dünden bugüne başarı sağlamış ve çevresine ışık saçmış Pisagar Okulu, Atina Okulu, Nizamiye Medresesi, Ahi Ocakları, Köy Enstitüleri, Slikon Vadisi, Google Ailesi, Baykar Teknoloji gibi yapılar kendi etki çemberlerini (başarı kültürlerini) en iyi şekilde kurmuşlardır. Bu tür başarı göstermiş kültürlerin ortak yaşamsal alışkanlıklarını şu şekilde özetleyebiliriz.
Ø Çoğu zaman halkalar halinde samimi fiziksel yakınlık
Ø Yoğun miktarda göz teması
Ø Fiziksel dokunuş (tokalaşma, yumruk çakma, kucaklaşma)
Ø Bir sürü kısa enerjik paylaşımlar (uzun konuşmalar yok)
Ø Yüksek seviyede etkileşim (herkes herkesle konuşuyor)
Ø Çok az söz kesme
Ø Bir sürü soru
Ø Yoğun, aktif dinleme
Ø Mizah, kahkaha
Ø Küçük, özenli jestler ( teşekkür etmeler, kapı açmalar vb.)
Nisbett “Düşüncenin Coğrafyası” isimli eserinde Doğu ve Batı toplumlarının düşünüşündeki farklılıklara ilişkin kültür etkisini gözler önüne sermektedir. Dünden bugüne hiçbir toplumda başarının şans eseri olarak ortaya çıkmadığı bilinmelidir. Toplumsal dinamizm o kadar önemlidir ki bir kıvılcımla başlayan gelişim zihniyeti, asırları aşarak varlığını sürdürebilir.
İlber Ortaylı, hocası İnalcık’tan öğrendiği en güzel şeyin “Oldum, demeden, hep olma yolunda olmaya devam etme” düşüncesi olduğunu ifade etmiştir. Bu da “başarı ve gelişim” konusunda düne dair ne varsa bugün de varlığını koruduğunu gösteren doğru bir düşüncedir.
30.07.2024
Dr. Bayram ERDEN