İnsan hata, kusur ve eksiklerini eleştirilerle fark eder ve düzeltmeye çalışır. Ancak yapılan eleştirinin usulüne uygun bir şekilde kişiye ifade edilmesi gerekir. Eleştirilen kimsenin de yapılan eleştiriyi olgunlukla karşılayıp değerlendirmesi, onun gelişme ve olgunlaşmasına önemli katkı sağlayacağı bilinciyle hareket etmesi önem arz eder.

Eleştiri sadece eleştirmek için olmamalıdır. Yapılan eleştiride dile getirilen yanlış, eksik veya kusurun doğruları da dile getirilmelidir. Eleştiri, bir yönüyle beğenmemektir. Bir anlamda yapılan iş veya davranışı onaylamamaktır. Bu durumda beğenilmeyen veya onaylanmayan davranışın alternatifinin sunulması gerekir. Örneğin bir çocuğun oynadığı oyuncak yanlış bulunduğu için eleştiriliyorsa, ona başka bir oyuncak sunulması, yapıcı bir eleştiri olur.

Olay ve nesnelerde olumlu bir şey göremeyen kimseler, insanlara sevimsiz ve itici gelirler. Diğer taraftan da yakın çevredeki gençlere kötü bir örnek olmuş olurlar. Çünkü kötümser yaklaşımlar, gençler üzerinde olumsuz etkiler bırakırlar. Örneğin ev ortamlarında, özellikle çocukların yanında yapılan eleştiriler, onlar üzerinde olay ve nesnelere negatif bir bakış açısı geliştirmelerine neden olabilir. Zira sürekli olumsuz söz, tenkit ve eleştirel tepki, çocukların olaylar karşısında olumlu bir düşünce geliştirmesini engeller.

Eleştirinin dozu iyi ayarlanmalı ve yapıcı olmalıdır. Küfür, aşağılama, hakaret, rekabet ve kıskançlık gibi yaklaşımlarla yapılan tenkitler, bir çözüm üretme yerine -siyasilerimizin de zaman zaman yaptığı gibi- “Karşı tarafı nasıl zor durumda bırakabilirim?” düşüncesi içerir. Bu tür yaklaşımlarla yapılan saldırılara eleştiri diyemeyiz. Eleştiren ve eleştirilen kişi insan olduğunu unutmamalıdır. Eleştirilen kişi, “Beni nereden vuracak?” diye endişeye kapılmamalıdır. “Benimle ilgili hiçbir tenkide inanmıyorum, zaten beni yıpratmak için bunları üretiyorlar” anlayışı da kusursuzluğuna inanan kadar kusur işlemesine neden olabilir.