(Haber: Servet Gökçek) - Eğitim Sen Bolu Şubesi Yürütme Kurulu adına Dilek Çakman açıklamada bulundu. Dilek Çakman, Öğretmenlik Meslek Kanunu kabul etmediklerini belirterek, “Öğretmenleri kariyer basamaklarına göre bölmek, farklı ücret politikaları üzerinden ayrıştırmak, öğretmenler arasındaki ilişkilerin ve mesleki dayanışmanın bozulmasına neden olmaktadır” dedi.
Okulların tarikat cemaatlere açıldığını, MESEM’ler vasıtasıyla çocuklarımızın ucuz iş gücü olarak sermayenin emrine amade edildiğini aktaran Dilek Çakman, Maarif Modeli ve buna bağlı olarak oluşturulan Müfredatlarla tüm kademelerdeki okulların imam hatipleştirildiği, öğretmenlerin farklı çalışma biçimlerine ve ücretlere mahkum edildiğini söyledi.
“Öğretmen olmasına izin verilmediği bir dönemi yaşıyoruz”
Çakman, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifinin görüşmelerine 3 Temmuz Çarşamba günü Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda başlanacağını aktararak, “Siyasi iktidar elinde bulundurduğu tüm araçları kullanarak iktidarını her gün yeniden üretebileceği bir rejimi inşa etmeye çalışıyor. Bu duruma yaşamın her alanında ama en çok da eğitim alanında tanıklık etmekteyiz. Siyasi iktidar eğitim alanında bir taraftan yaptığı değişikliklerle eğitimi dinselleştirmekte diğer taraftan da eğitim alanında faaliyet sürdüren sermaye kesimlerinin taleplerini karşılamaya çalışmaktadır. Özel okullara teşvikin artırıldığı, örgün eğitimin tasfiye edildiği, ÇEDES vb protokollerle okulların tarikat cemaatlere açıldığı, kurum açma kapatma yetkisinin işbirliği protokolü yapan firmalarla paylaşılarak işletmelere okul açma kolaylığı sağlandığı, MESEM’ler vasıtasıyla çocuklarımızın ucuz iş gücü olarak sermayenin emrine amade edildiği, Maarif Modeli ve buna bağlı olarak oluşturulan Müfredatlarla tüm kademelerdeki okulların imam hatipleştirildiği, öğretmenlerin farklı çalışma biçimlerine ve ücretlere mahkum edildiği, öğretmen atamalarında mülakat uygulayarak kendisinden olmayanın öğretmen olmasına izin verilmediği bir dönemi yaşıyoruz. Eğitim alanında belirli bir plan dahilinde önceden belirlenen hedeflere doğru sistematik adımların atıldığını görmekteyiz. O nedenle de parçalardan hiçbirinin bütünden bağımsız olmadığının altını çizmek gerekmektedir. Bu planın son aşaması ise bu hafta Meclis ihtisas komisyonlarında görüşülecek olan Öğretmenlik Meslek Kanunudur. Kanunun öznesi olan öğretmenler ve onların sendikaları, alanda faaliyet sürdüren sendikalar ve kitle örgütlerinden bağımsız, bilgileri dışında hazırlanan bu Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifinin görüşmelerine 3 Temmuz Çarşamba günü Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda başlanacak.” dedi.
“Tüm sorunların sorumluluğu öğretmenlerin üzerine yıkılmaktadır”
Öğretmenlik meslek kanunu teklifindeki sorunların çözülmeyip, aksine yeni sorunlar ürettiğini belirten Çakman, “ÖMK teklifi, uzunca bir süredir ifade ettiğimiz ve acil çözülmesini talep ettiğimiz sorunlarımızın hiçbirine çözüm üretmediği gibi aksine yeni sorunlar üretmektedir. Bu metin bir kanun teklifi olmaktan ziyade kapalı kapılar arkasında hazırlanan Maarif Modeline uygun bir öğretmen profili oluşturma planının parçası olan bir metindir. Tasarıya ruhunu veren yaklaşım yeni bir öğretmen kimliği oluşturma isteğidir. Bu nedenle de tek tek maddelerin tamamı teknik düzenlemeler olarak değil bu hedefe ulaşmanın basamakları olarak okunmak durumundadır. İktidar uzunca bir süredir eğitim alanında yaşanan sorunların en önemli nedeni olarak öğretmenleri tartışmaktadır. Bu durum da öğretmenlerin statüsünde ve öğretmenliğin toplumsal algısında bir zayıflamaya neden olmaktadır. Öğretmenlere dönük şiddet olaylarının son dönemde artıyor olmasında bu sürecin doğrudan etkisi bulunmaktadır. Taslağın gerekçe bölümünde ”Eğitim sistemimizin bütünü üzerinde yapılan inceleme ve araştırmalarda en kilit sorun alanlarından birinin, öğretmenlerin nitelik ve statüleri olduğu görülmektedir.” denilerek aynı yaklaşım ifade edilmekte ve eğitimde yaşanmakta olan tüm sorunların sorumluluğu öğretmenlerin üzerine yıkılmaktadır. Bu kanun teklifi ile eğitim alanı üzerinde yeni bir vesayet kurumu oluşturulmaktadır: Öğretmen Akademileri. Tasarıya göre “aday öğretmenler ile öğretmen ve yönetici yetiştirme kriterlerini belirleme ve süreci yönetme ; Öğretmen, yönetici ve diğer personelin eğitim ihtiyaçlarını belirlemek…”görevi, kurulması planlanan Milli Eğitim Akademisine bırakılacaktır. Kanun teklifi ile eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirme sürecinin dışına çıkarılmakta ve işlevsizleştirilmektedir. Öğretmenlerin sahip olması gereken yeterliliklerde üniversitelerin değil öğretmen akademisinin temel belirleyici hale geldiği bir kanun teklifi söz konusudur. Bu durum ise doğrudan öğretmen kimliğine akademi eli ile müdahale etmek anlamına gelmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Kabul edilmesi mümkün değildir”
Teklif aday öğretmenlerin akademide geçirecekleri 4 dönemi adeta kölelik koşullarında çalışacakları bir dönem olarak düzenlendiğini aktaran Çakman, “Öğretmen akademisi, aday öğretmenleri mülakata göre çok daha uzun bir süre istediği şekle sokmaya çalışan ve istenildiğinde de eleyen otoriter bir güç haline gelecektir. Akademi sadece aday öğretmenler değil tüm öğretmenleri Maarif Modeline uygun hale getirme işlevi üstlenen doktriner bir kurum olacaktır. Bilim üretmeyen, bilimsel çalışma yapmayan, evrensel değerler ve özgürlüklerin olmadığı bir kuruma akademi denilmesi mümkün değildir. Tasarıyla kurulması amaçlanan akademi öğretmenlerin elendiği ve maarif modeliyle belirlenen öğrenci profilini yetiştirecek öğretmenleri hazırlama kurumları olacaktır.
Kanunla sözleşmeli öğretmenliği ve kariyer basamaklarını kalıcı hale getirecek adımlar atılmaktadır. Öğretmenleri kariyer basamaklarına göre bölmek, farklı ücret politikaları üzerinden ayrıştırmak, öğretmenler arasındaki ilişkilerin ve mesleki dayanışmanın bozulmasına neden olmaktadır ve bu durum devam edecektir. Teklif aday öğretmenlerin akademide geçirecekleri 4 dönemi adeta kölelik koşullarında çalışacakları bir dönem olarak düzenlemektedir. Teklifinin 14. maddesinde “Öğretmen adaylarına hazırlık eğitimi sürecinde her ay (18.650) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ödeme yapılır” denilmektedir. Bu maddeye göre, Millî Eğitim Akademisi’nde eğitime alınacak öğretmen adaylarına ödenecek ücret bugünkü tutarla 14 bin 190 lira olarak belirlenmiştir. Yoksulluk sınırı altında bir ücrete mahkum edilen öğretmenlere yönelik Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi fonlanmıyor” ifadesine uygun olarak belirlenen bu ücret düzenlemesi, yaratılmak istenen yeni çalışma rejiminin göstergelerinden sadece bir tanesidir ve kabul edilmesi mümkün değildir.” şeklinde konuştu.
“Öğretmen Kaybederse Halk Kaybeder, Çocuklarımız Kaybeder”
Tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için birlikte mücadele davet eden Dilek Çakman, “Kanun tasarısında ayrıca günlerdir eylemde olan özel okul ve kurslarda öğretmenlik yapan meslektaşlarımızın başta taban ücret düzenlemesi olmak üzere temel ekonomik ve sosyal haklarıyla ilgili hiçbir düzenleme olmaması bizzat siyasi iktidarın tercihidir. Milli Eğitim Bakanı akıl almaz bir şekilde bu konuda yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur demektedir. Yasal düzenlemelere kabile topluluklarında ihtiyaç olmayabilir ancak hukuk devletinde sorunlar yasal düzenlemelerle çözülür. Tekin bu yaklaşımıyla özel öğretim kurumlarında çalışmakta olan eğitim emekçilerini patronların insafına terk etmektedir. Kanun teklifinin en dikkat çekici ve istismara açık maddesi olan 34. Maddedir. Bu maddeye göre, mesleki yetersizliği iki müfettiş raporuyla görülen öğretmenlerin akademiye alınması ve akademi eğitimi sonrasında da müfettişlerce başarısız görülmeleri halinde genel idari hizmetler sınıfında uygun yerlere memur olarak atanmaları düzenlenmektedir. Ayrıca “Bakanlıkça öğretmen ve yöneticilerin kişisel ve mesleki gelişimleri için …beşer yıllık dönemleri içeren bireysel mesleki gelişim planları hazırlanır.” maddesi de dikkate alındığında öğretmenlere örtülü bir performans değerlendirmesinin getirilmekte olduğu ve bundan dolayı da öğretmenlerin iş güvencesinin ortadan kalkacağı görülmektedir. Kanun taslağında öğretmen adaylarına ve öğretmenlere yönelik disiplin cezaları ve disiplin cezası gerektiren fiil ve davranışlar kısmına bakıldığında muğlak bırakılan “...Yüz kızartıcı ve utanç verici fiil ve davranışlarda bulunmak…” ya da “hayâsızca hareketler” gibi ifadelerle öğretmenlerin keyfi bir şekilde cezalandırılması mümkün kılınmaktadır. Yine Disiplin hükümleri MADDE 24’te “...Eğitim Öğretim sürecinde Bakanlıkça onaylanan öğretim programının belirlediği amaç ve hedeflere aykırı faaliyet ve uygulamalar yapanlara aylıktan kesme cezası verilir.” ifadesi ÖMK tasarısının amacının Maarif Modelinin itirazsız uygulanmasını sağlamak buna aykırı davrananları cezalandırmak olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak gerçekçi bir meslek kanunu, öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararlarını dikkate alarak öğretmenlerin ve ilgili sendikaların taleplerini ve görüşlerinin alındığı; eğitim emekçilerine eşit, güvenceli, demokratik çalışma koşullarının ve insanca yaşanabilir bir ücret politikasının sağlandığı düzenlemeler yapılmasıyla mümkün olacaktır. Öğretmenleri biat etmeye, rekabete, yoksulluğa ve güvencesiz çalışma rejimine mahkum edecek olan ÖMK’yı kabul etmeyeceğimizi bildirir eğitim sendikalarını ve tüm kamuoyunu sadece öğretmenlerin değil, eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için birlikte mücadele etmeye davet ederiz. Unutulmasın ; ‘Öğretmen Kaybederse Halk Kaybeder, Çocuklarımız Kaybeder.’” dedi.